Diagon yolunu pek sevdiğim söylenemez. Çok kalabalık ve çok gürültülüdür. Aama kendime şöyle tatlı bir hayvan almak istiyorsam elbette katlanmam gereken şeyler var.
Gürültülü yoldan geçerek dükkana girdim. Tam da daha gürültülü bir ortam olamaz dediğim anda yenileri çıkıyordu. Buradan hemen çıkma telaşıyla hayvanlara bakmaya başladım. Bir sürü hayvan vardı. Daha çok baykuş. Herkes onların önünde toplanmıştı. O sıraya girmek ölüm demekti. Ah, keşke annemler de burada olsaydı! Ama ilk defa yanlız gelmiştim ve annemle babamın sorumluluk sahibi olduğumun farkında olmasını istiyordum.
Daha değişik hayvan reonuna yöneldim. Burada üç kişi vardı. Biri kurbalara diğeri farelere, diğerine kuşlara bakıyordu. Zavallı hayvanların burada tıkılı kalmasını hiç sevmiyordum. Tam dükkandan çıkacakken gözüme bir hayvan takıldı. Miniminnacık ve akıl almaz şekilde tatlı bir kirpiydi bu! Daha yavru olmalıydı ve etrafa korkarak bakıyordu. Onu korkutmamaya çalışarak -dikenler, malum- yanına yaklaştım. Küçük yavruyu dikkatle elime aldım.
''Seni kimse almadı mı küçük kirpi! Ben seni alacağım.'' dedim sakince ve kasaya yöneldim. Herkes korkuyla kirpiciğe bakıyordu. Sakince parasını verip çıktım.
''Senin adın ne olsa küçük...Hedge!*'' dedim ona bakarak.
''Gel bakalım, şimdi bir sahibin var. '' deyip yürümeye başladım.
*Kirpinin ingilizcesi Hedgehog'tur, Adyali ona gönderme yapmıştır.